#sağlık kitabı
Explore tagged Tumblr posts
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Bitki Tıbbı Protokolü Kitabında William Siff Yeni Bir Vizyon Sunuyor
Bitki Tıbbı Protokolü Kitabında William Siff Yeni Bir Vizyon Sunuyor
Tumblr media
#AlternatifTıp, #BitkiEsaslıSağlık, #BitkiİlaçProtokolü, #BitkiIlaçları, #BitkiKökenliİlaçlar, #BitkiKökenliTedaviler, #BitkiTabipliği, #BitkiTabipliğiRehberi, #BitkiTedavileri, #BitkiTerapisi, #BitkiTerapisiKitabı, #BitkiTıbbıProtokolü, #BitkilerleŞifa, #BitkiselÇözümler, #BitkiselIlaçlar, #BitkiselSağlık, #BitkiselTedavi, #DoğalTedavi, #SağlıkRehberi, #SağlıklıYaşam, #WilliamSiff https://is.gd/D91P3f https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/haberler/bitki-tibbi-protokolu-kitabinda-william-siff-yeni-bir-vizyon-sunuyor/
Bitki Tıbbı Protokolü kitabında Siff, okuyucuları şifalı bitkileri ve adım adım profesyonel rehberliği kullanarak optimal sağlığa giden yolun tadını çıkarmaya davet ediyor.
“Bu kitapta, en iyi seyahat fotoğrafçılığı, harika tarifler ve optimal sağlığa ulaşmanın özel yolları ile buluşuyor. Bitki İlacı Protokolü, basit ve eğlenceli bir şekilde sunulan eski bilgeliğin kürasyonu ile neredeyse imkansızı başarıyor. William bize bir kılavuz olarak saklamamız için bir şey verdi. mutfağımızda hayal gücümüzü yakalarken.” —Gabby Reece, Profesyonel Sporcu, Yazar ve Girişimci
Şifalı bitkiler, temel vücut sistemlerini ve hücresel mekanizmaları daha iyi çalışmaya teşvik ederken iyileşmeyi ve onarımı hızlandıran hayati besin maddeleri ve benzersiz fitokimya içerir. William Siff , L.Ac, yirmi yılı aşkın bir süredir klinik olarak bitki bazlı tıp uygulamaktadır ve bitkilerin bireyler, topluluklar ve çevreler için en iyi sağlığı yaratma gücünü ilk elden görmüştür.
BİTKİ TIP PROTOKOLÜ : Optimum Sağlık ve Uzun Ömür için Bitkilerin Gücünün Kilidini Açmak’ta Siff, kullanıcı dostu olduğu kadar etkili de çığır açan bir protokol sunuyor. Her gün enerjiyi artırmak, bağışıklığı geliştirmek, sindirimi optimize etmek ve sağlığı ve refahı yükseltmek için çalışan rutinler, tarifler ve uygulamalar sunan bu vazgeçilmez kılavuz, Siff’in dünya çapında bilinen geleneksel kültürlerle devam eden çalışmalarından elde edilen bilgilerin güçlü bir kombinasyonuna odaklanmaktadır. uzun ömürlülüğü ve kronik hastalıkların görülme sıklığının oldukça düşük olması, ayrıca kapsamlı klinik deneyimi ve kanıta dayalı doğal tıp metodolojisi nedeniyle.
Kitap, 50’den fazla tarif ve hazırlığın yanı sıra okuyuculara dört bölüm sunuyor:
Bölüm 1: Doğal tıbbın ilkelerini, temel vücut sistemlerini ve kitabın odaklanacağı şifalı bitki kategorilerini keşfederek protokol için zemin hazırlıyor.
Bölüm 2: Okuyuculara sağlıklarında ve refahlarında önemli bir iyileşme elde etmek için kendi kişiselleştirilmiş rutinlerini oluşturma yetkisi veren Beş Adım Protokolü sunulmaktadır.
Bölüm 3: Ev ve bitki destekli bir yaşam tarzını hayata geçiren yaşam alanları yaratmaya odaklanıyor. Ayrıca evde eczane kurulmasına ve yaygın rahatsızlıklar için şifalı bitkilerin kullanılmasına ilişkin talimatlar da yer almaktadır.
Bölüm 4: Geleneksel kullanımlarını, işlevsel faydalarını ve en iyi kullanım yöntemlerini kapsayan en önemli şifalı bitkilere derinlemesine bir bakış sunar.
Bitki Tıbbı Protokolü (The Plant Medicine Protocol) Kitap Yazarı Hakkında
William Siff , Ayurveda ve Geleneksel Çin Tıbbı uygulayan lisanslı bir akupunktur uzmanı, klinik bitki uzmanı ve etnobotanisttir. Yoğun bir klinik uygulama yürütmenin yanı sıra, bitkiler ve insanlarla yaptığı çalışmalar arasında Goldthread Eczacı ve Bitki Çiftliği’ni , Çiftlikten Eczane’ye eğitim programını ve ülke çapında satılan bir dizi fonksiyonel sağlıklı yaşam içeceği olan Goldthread Tonikleri kurmayı da içeriyor. Çalışmaları onu dünyanın dört bir yanına götürüyor, şifalı bitkiler tedarik ediyor ve onları yetiştirip toplayan insanlarla uzun vadeli ortaklıklar kuruyor. Yakın zamanda bireylere şifalı bitkiler kullanarak en iyi sağlığı yaratmaları için gerekli araçları ve rehberliği sağlayan kapsamlı bir kaynak olan Plantventure Projesi’ni başlattı.
0 notes
atali07 · 17 days ago
Text
Genel
Bir süredir yine bir şey yazmıyorum ve okuyamıyorum. Ama bu ay aşırı fazla kitap okuduğumu fark ettim ve özellikle de çon günlerde. Şimdilik bu ay 13 kitap okumuşum ve hala okumaya devam ediyorum. Bu durumu aslında çok sevdim ve eski 14/15 zamanı mı hatırlattı bana. Artık yemek yerken bile kitap okuyorum ve dayanamıyorum. Yeni 3 yazar keşf ettim ve üçünü de aşırı sevdim. Büyük ihtimalle diğer kitaplarını da okurum bu yazarların.
Ayrıca bunla birlikte Almanca kitap okumaya devam ediyorum. Eskiden okuduğum ve beğendiğim kitapları yeniden okuyorum. Ve daha yeni kitaplar da okuyorum. Şimdi yeni keşf ettiğim yazarlardan birisinin bir kitabı Türkç'eye çevirilmemiş ve Almanca baskısını buldum. Şimdi Almanca versiyonunu okumaya çalışacağım. Aslında okumaya daha başlamadım ama daha iyi gideceğini düşünüyorum.
Ayrıca çok fazla dil karmaşası yüzünden Türkçem çok kötü durumda. Artık aşırı fazla hata yapmaya başladım yazı yazarken. Bu konu biraz canımı sıkmaya başladı ama bir yandan bir tesellim var. Artık sürekli İngilizce ve Almanca ile uğraştığım için kafam oraya gidiyor. Ve Türkçe cümleleri de aynı sıralama ve yüklemle yazıyorum ve buda çok devrik ve yanlış cümleler kurmama neden oluyor. Ama dediğim gibi, şuan benim için en önemli olan Almanca olduğundan dolayı çok takmıyorum ve bunun benim için büyük bir soruna neden olacağını düşünmüyorum.
Ayrıca hala beklediğim cevapları gelmiyor ve bunlar benim canımı git gide daha çok sıkmaya başlıyor. Bu can sıkıntısı başka can sıkıntıları ile birleşince beni aşırı rahatsız etmeye başladı. Ve sanırım bu yüzden kitaplara sığınmaya başladım. Ayrıca bir kaç gün haffa bir haftadan çoktur çok hastayım. Sürekli Astım krizleri, farklı alerjik reaksiyornlar ve griple felan uğraşıyorum. Bu üçünden biri gerçekleşince tüm hepsi tetikleniyor ve karman çorman bir hal alıyor sağlık durumum. Ama yinede iyi idare ettiği mi düşünüyorum. Bundan da ilave hala Türkiye seyehatım gerçekleşmediği için ve istediğim tableti alamadığım içinde moralim biraz bozuk. Leptopum artık yaşından dolayı çoxu durumun altından kalkamıyor ve daha fazla sorunlar yaratmaya başladı. Ve bazı kalıcı kazalar da arkasıyca gelince durumlar çok vahim ve telefonum çok pahalı bir şey olmayınca aşırı sıkıntı çıkarıyor ve hiç bir şekilde doğru dürüst ders felan çalışamıyorum. Bu yüzden bu tableti alman zorundayım ama fiyatların güngünden yükselmesi ve çalışmamam canımı aşırı sıkıyor. Sanırım Almanya'ya taşınana kadar bunu erteleyip ve elimde ki kısıtlı imkanlardan en verimli sonucu almam lazım.
28.10.2024
6 notes · View notes
andreytarkosvky · 8 months ago
Text
Tumblr media
İş hayatı da insanda strese ve yorgunluğa neden olabilir.
-9. Sınıf Sağlık Bilgisi ve Trafik Kültürü Kitabı.
5 notes · View notes
kemikkadin · 11 months ago
Text
🎧 Soko - We Might Be Dead By Tomorrow
.
Yeni yılın ilk gönderisi bu. Sağlığımızın yerinde olduğu bir yıl olsun, iyi olalım. En çok sağlık diliyorum hepimize.
.
Uzun bir paltoyla şehir içinde koşturmayı seviyorum. Hayatımızın sürprizlerle dolu olması bazen beni tedirgin edebiliyor yine de yaşamı ilginç kılan bu. Üretim ve yaratım hakkında düşünürken, bir şeyler okumak bana kapılar açıyor.
.
Çağdaş Sanat temalı kitaplar okumaya çalışıyorum, hikayenin neresinde yer aldığımı anlamak için. Hatice Utkan Özden'in kitabını Storytel üzerinden buldum. Kitap, çeşitli sanatçıların ve ürettiklerinin sunulduğu birçok metinden oluşuyor. Şükran Moral, Halil Altındere, Elif Uras, Ferhat Özgür ve daha pek çok sanatçıdan ve yaratım süreçlerinden söz ediyor. Gazetede yer alan sanat eki sayfalarındaki yazıların bir araya gelmesiyle oluşmuş. Dinlerken, yanımda hep bir defter ve kalem bulundurdum. Not almak istediğim eser ve sergi isimleri oldu ve sonrasında araştırmaktan keyif aldım.
.
Çağdaş sanata ve bu alanda üreten sanatçılara ilginiz varsa, okumanızı tavsiye ederim. Kitabın güncel baskısı bulunmuyor. Bu sebeple sizi eski baskılar için, ikinci el kitap sitelerine yönlendirebilirim veyahut sesli kitap dinlemeyi seviyorsanız, storytel üzerinden kitabı dinleyebilirsiniz.
.
Reklam değil, öneridir.
.
#kitap #kitaptavsiyesi #kitapönerisi #bookworm #booklover #storytel #çağdaşsanat #modernart #book #kitapyorumu
instagram
6 notes · View notes
sofyasolovjova · 1 year ago
Text
Tumblr media
Her Yazın Ardından-Yorum
Bu kitabı okumadan önce bir çatışmanın içerisindeydim kendimle. Bir kitabı okumak ve zevk almak imkansızın ötesinde görünmeye başlamıştı. Bize dayatılan "yararlı kitap oku" fikrinden dolayı belki de kendimi romantik kitap okurken hep bir suçluluk duygusu içinde buluyordum. Kitap okumanın sadece entelektüelliğimiz açısından değil de akılsal sağlık ve hoşnutluğumuz için olduğunu hatırlattı bana bu kitap. Aynı zamanda ilişkilerde farklı bir bakış açısının bulunduğunu da bana göstermiş bulundu. Aldatmak ve aldatılmak hakkında her şeyi baştan sorgulamak için bire bir. Okurken ve özellikle kitabın sonlarına doğru gelirken aklımda şu cümleyi canlandırdı: "Hayat kısa ve affetmek ise kolay." Birini affederken veya af dilerken aslında irtibatımızın yalnız kendimiz olduğunu anlatıyor kitap kısaca. Hakikaten, affedilen kimdir? Affeden kişi karşısındakini mi affediyor aslında yoksa kendi kindar duygularını mı serbest bırakıyor? Kitap, benim gözümde, aşktan kudretli herhangi bir duygunun bulunmadığını, en büyük hataların bile bir öneminin olmadığını göstermeyi amaçlıyor. Yazın okumak için daha elverişli olabilir çünkü kitabın büyük çoğunluğu yaz akşamlarının tatlı esintisini canlandırıyor kafamızda. Tabii yaza karşı özlemde bulunmak da okumak için bir neden olabilir.
5 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year ago
Text
Psikolojiden ziyade psikanalize merakınız varsa burada sizin ilginizi çekecek bir psikanaliz külliyatı oluşturdum.Psikoloji okumadan önce düzeltilmesi gereken yanlışlar:
1) Freud psikolojınin özeti değildir.
2) Psikoloji tek başına küçük bir alana indirgenmeyecek kadar büyüktür ve çok fazla alt alanı var: psikanaliz, bilişsel psikoloji, psikoterapi, deneysel psikoloji, sosyal psikoloji, klinik psikoloji, sağlık psikolojisi gibi…
3) Psikoloji terapi değildir sadece. Renk algısından tutun evrimsel psikolojiye kadar bir çok konuda çalışıyor.
Psikanaliz – Psikodinamik yaklaşımlar (psikanaliz Freud’un yaklaşımı psikodinamik yaklaşımlar diğerleri)
1) Sigmund Freud okursanız id,ego, superego, kastrasyon kaygısı, ödipus kompleksi gibi temel kavramları da öğrenirsiniz psikanaliziin yanında.
Psikanalize Giriş: Nevrozların Genel Kurami
Günlük Yaşamın Psikopatolojisi
Haz İlkesinin Ötesinde
2) Alfred Adler (Her ne kadar kendini Freud dan ayırsa da, benzediği çok nokta var o yüzden kendisini buraya alıyorum. Adler alçaklık,üstünlük kompleksi gibi kavramların yaratıcısı ve çok başarılı)
İnsanı Tanıma Sanatı
Yaşamın Anlam ve Amacı
Bireysel Psikoloji
Yaşamla İlgili Sorunlar
3) Anna Freud (Freud un kızıdır ve savunma mekanizmaları ile çocuk terapinin kurucularındandır)
Ben ve Savunma Mekanizmaları
4) Carl Gustav Jung (kendisi Freud un en sevdiği dostlarında biriydi ve arketipler, kolektif bilinçdışı gibi kavramlarıyla meşhurdur)
İnsan Ruhuna Yöneliş (Bilinç ve Bilinçaltının İşlevi)
5) Erich Fromm : tanımayan yoktur özellikle sevme sanatıyla baya meşhur.
Sevme Sanatı (Bir Eylem Olarak Sevmek)
Özgürlükten Kaçış
İnsan Olmak Üzerine
Freud Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları (Freud Çalışmalarına Modern Bir Bakış)
6) Karen Horney: özellikle kaygının kişiler arası ilişkiden doğduğunu savunur. Ayrıca cinsiyet konusundaki fikirleri feminizmi ateşlemiştir.
Çağımızın Nevrotik Kişiliği
7) Melanie Klein (Nesne ilişkileri kuramlarının kurucusu nedereyse)
Çocuk Psikanalizi
8) Donald Winnicott: Temelde gelişim ve nesne ilişkileri üzerine gitmiştir.
Oyun ve Gerçeklik
9) Erik Erikson (çok meraklısı iseniz tavsiye ederim okumanızı ama bence ilk aşamada Eriksonun gelişim kuramını internettena araştırmak bile yetebilir. Not: gerçekten harika bir teorisi var insan gelişimine dair)
İnsanın 8 Evresi
10) Otto Kernberg (özellikle borderline kişilik bozukluklarında uzmanlaşmış kendisi)
Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm
11) Otto Rank (Freud un öğrencisiydi ve kendi teorisini geliştirdiği için dışlandı)
Doğum Travması (en meşhur kitabı diyebilirim)
12) Heinz Kohut self psikolojinin en onemli ismi ve okumasi zordur ama tatmin eder dişiinzi sıkarsanız. Bu sırayla okumak kaydıyla en önemli 2 kitabı:
Kendiliğin Çözümlenmesi (Narsistik Kişilik Bozukluklarının Psikanalitik Tedavisine Sistemli Bir Yaklaşım)
13) Adam Phillips modern bir psikanalist okuması baya keyiflidir ve tokat gibi cümleleri vardır. Günümüz toplumunu güzel irdeler kendisi.
Kaçırdıklarımız (Yaşanmamış Hayata Övgü
14) Jacques Lacan: Oldukça tartışmalı fakat çok sansasyonel ve başarılı bir yazardır.
Psikanalizin Dört Temel Kavramı
4 notes · View notes
keemlenyekun · 1 year ago
Text
Lazarus Morell
Köleleri özgürleştirme ayağına daha da köleleştiren dolandırıcı Lazarus alçağına sevgiler saygılar.
Ah ulan kapitalist düzen. Herkesi köleleştirdin özgürlük yalanlarınla. Ben kapitalizm diyeyim sayın defter sen günlük siyasete uyarla.
Misalen ben sana zam yapayım, zam yaparken alacağım vergimi de artırayım ama. Ne güzel iş değil mi? Gelir vergisi dilimlerini değiştirmeyen kapitalist düzen neyi amaçlamaktadır? Amaaaannnn. Bana ne? Çok da fifi. Borca batmışım, iş yok, avukatlık bitmiş. Ama bu tip saçmalıklara verdiğim tepki net: bana ne? Bu tepkisizliğin seçimle de ilgisi yok, bu benim zaten dışlandığım toplumdan kendimi acısı ve tatlısıyla soyutlama şeklim.
Acısını dedik de sayın defter, tatlısında nasıl soyutluyorum kendimi? Misal geçen Galler maçında stattaydım. Mehterle gaza gelmeler, ne mutlu türküm diyeneler, şehitler ölmez vatan bölünmezler, bu anları yaşasa idi 2016 yılındaki serco, muhtemelen ağlardı. Öyle de ağlak bir tipti. Ama şimdi saygı duymakla birlikte, saçma bulup gülümsüyordu. Hakeme küfür ettiysem de, milli takımın gollerinde aşırı sevinmişsem de beni üzen bir şey vardı maçta. Onca kalabalığın içerisinde, -kalabalık insanı güçlü kılar biliyorsun, suçtan azade kılar- bu insanlara gönül koymak, tek kalmak, yanisi dışlanmış olmak beni üzdü. Nedendi ki? Neden dışladınız oğlum beni? Hain olmayan beni neden kör kuyulara attınız?
Tumblr media
Şurada tribünde defalarca aynı gole sevinmiş, göz yaşı dökmüş adamım neden yani? Devletin yatılı okulunda kara şimşeğe ben de kaşık salladım ulan! Yurtta yanmayan kaloriferlerin dibinde hasta olup ben de titredim, vatanımı gezmek yerine çok çalışacak kadar çok sevdim. Hala da seviyorum, yalan değil. Ama neden yani? Kurunun yanında yaş da yanıyormuş. Amk böyle işin. Yanmasın birader? Bu hikayede yanan neden ben oluyorum? İşte bu gönül kırgınlığı ömrümün sonuna kadar geçmeyecek. Ah bu gönül kırgınlığı. Arkadaşlık bağıyla kimseye bağlanamama sorunsalı. Bu gönül kırıklığından hep.
Bankalarda blokeliymişim. Nedeni belli değil. Vakıfbank beni reddedince dedim bir de şansımı garantide deneyeyim. Başvurular tamam ama kredi kartı sekmesine sokmuyor gişedeki kadını. O da diyor ki ilk defa rastlıyorum bu duruma. Onlara da beraat kararlarını attık. Cevap bekliyorum. Vakıfbqnkı BDDK'ya şikayet ettim bakalım ne sonuç çıkacak. Doğru düzgün cevap veren bile yok. Kredi kartı meraklısı değilim ama haksızlık içerisinde boğulmaktan bunaldım. Üzerime üzerime geliyor tüm kanunlar, tüm kurallar. Sorun kredi kartı kullanmak değil. Kullanmıyorum ki. Hanımınki yetiyor da artıyor. Kredi de çekmeyeceğim. Ama bu his var ya. Bu adaletsizlik hissi. Bu his. Bu ezilme hissi. Boğuluyormuşum gibi nefes almamı engelliyor. Tam da bu boğulma anında şu şarkı suyun derinliklerinde çalmaya başlıyor.
youtube
Loş karanlık gibi her yer işte.
Değişik hisler içerisindeyim. Avukatlık zor iş, kimsenin yanında çalışmak istemiyorum, kendi işimi yapacak ne vaktim ne param var. Cmk atamalarına gidiyorum. Gecenin bir yarısı sarhoşla uğraştım misal. Sarhoş olsa yine iyiydi adam haplanmıştı. Ah benim güzel şehrim. Uyuşturucu öyle bir seviyede ki. Şuan ıslık çalsam torbacı bulurum. Bir de buna üzülelim. Yetmiyor gibi buna da üzülelim.
Bein sports aboneliğimi yaptım. Samsun maçlarına stata da gidebilirim ara ara. Kitap okumaya başladım yine. 2014 yılında aldığım kitabı yeni bitirdim. Ahahaha. Biraz hızlı okuyorum sanki. Sonra kütüphanemde farkettim ki bazı kitaplarım kayıp. Cemil meriç bu ülke yok misal. Hanımınkiyle idare edicez. Ama notlarımı okumak isterdim. Bir kaç kitap daha yok. Çile yok misal. Nfkya kızgın olsam da kitaplarımın kaybolmasından hiç hoşnut değilim.
Hayat akıyor. Allah sağlık versin herşeye sabrederiz gibi.
Gibi mi sence sayın defter?
Bir gece, avluda sigara bidonuna yağmur suyu damlıyor, damladıkça pıt sesi duvara çarpıp paaat sesine dönüyor. Gece boyunca bu sesin altında düşünmek. İşte o sabrın gibisi budur.
Vesselam.
4 notes · View notes
metropolegitim34 · 2 years ago
Text
İLK YARDIM SETİ
İlk yardım seti, herhangi bir acil durumda, sağlık görevlisi olay yerine gelene kadar gerekli müdahalenin yapılabilmesi için özel olarak hazırlanmıştır.
İlk yardım malzemelerinin hazır ve kolay ulaşılabilmesi, acil bir durumda stres azaltıcı etmenlerden biridir. Bu nedenle ev, iş yeri, okul ve kamu binalarında kısaca akla gelebilecek her yerde ilk yardım seti bulundurulması büyük önem taşır.
Tumblr media
İlk yardım seti, içindeki malzemeleri korumak için direkt ısı kaynaklarından ve çocukların erişebileceği yerlerden uzak bir yerde muhafaza edilmelidir. Ayrıca çok nemli veya çok kuru ortamlarda da tutulmamalıdır. Dolayısıyla mutfak ve banyo gibi yerler, ilk yardım setinin muhafaza edilmesi için uygun yerler değildir.
İlk yardım seti ile ilgili bir diğer önemli nokta ise; ilk yardım setinin bulunduğu yerin kullanacak kişiler tarafından bilinmesidir. Ayrıca düzenli olarak malzeme kontrolü yapılması da büyük önem taşır. Kullanılan malzemeler tamamlanmalı, son kullanma tarihi geçen malzemeler tespit edilip yenilenmeli ve malzemeleri temiz bir şekilde muhafaza edilmelidir.
İlk yardım setleri amaca göre düzenlenir:
Kişisel ilk yardım seti
Seyahat ilk yardım seti
Araç ilk yardım seti vb.
İlk yardım setinin içeriği, kullanılacağı yere göre değişebilir. Orman vb. yerlerde kullanılmak üzere hazırlanan ilk yardım setlerine yılan serumu, anti-histaminikler ve bazı acil ilaçlar ilave edilebilir.
Kullanım amacına göre büyüklüğü ve içeriği değişen ilk yardım setinde mutlaka bulunması gereken malzemeler vardır.
1 adet suni solunum maskesi
1 adet steril sargı bezi
1 adet tıbbi makas
10 adet yara bandı
1 adet flaster
1 adet ilk yardım el kitabı
1 adet ilk yardım künyesi
2 adet çengelli iğne
1 adet pupil steril göz pedi
1 adet turnike 60 santimetre (kauçuk)
1 adet deprem düdüğü
1 çift lastik eldiven
1 adet el feneri
Kalem ve kağıt
Çöp torbası
1 adet alüminyum yanık örtüsü (yanık battaniyesi)
Malzeme listesi
4 notes · View notes
ramazanserdar · 2 months ago
Text
ENGELLERE GÜLÜMSEMEK…
25 Nisan 1988 Ankara doğumlu Gözde Akkılıç…
Gözlerini dünyaya açtığının ertesi günü annesi tarafından hastanede terk edildi.
Annesinin hastane kayıtlarına geçirdiği telefon numarası ve adresi yanlıştı.
Geride hiçbir iz bırakmadan terk etmişti annesi…
Minik Gözde, annesini hiç tanıyamadan, henüz 15 günlükken Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇK) himayesine girdi.
Zaman zaman evlat edinilse de her seferinde sağlık sorunları nedeniyle kuruma geri verildi.
“Hani beğenilerek alınan fakat daha sonra bozuk çıktığı için alınan yere iade edilen defolu mallar vardır ya, onun gibi” diye açıklıyor bu durumu Gözde…
Nihayetinde, 25 yıllık evlilikleri boyunca çocuk özlemi çeken bir çift, minik Gözde’yi evlat edindi.
Evlat edinildiğinde 10 aylık olan Gözde’nin, bakımsızlıktan bütün vücudu yara bere içinde, bacaklarında yaralar, gözlerinde de şaşılık vardı.
Ailenin yakınları, ‘sağlıksız bir çocuk aldıklarını, geri vermeleri gerektiğini’ söyleseler de Gözde’yi “evladımız” diye bağırlarına bastılar.
Aylar geçtikçe, Gözde’nin normal bir gelişim göstermediği anlaşıldı.
Bir doktor muayenesi sonucunda, Gözde’nin halk dilinde spastik olarak bilinen “Cerebral Palsy” hastası olduğu ortaya çıktı.
Bu, hem anne-baba hem de hiçbir şeyden haberi olmayan günahsız yavru için çok zorlu geçecek bir hayatın başlangıcıydı.
Gözde, 15 yaşına geldiğinde yaşam hikâyesini anlatan bir kitap yazdı.
Elma Yayınevi tarafından yayımlanan kitabının adı; “Hayat Gülümsersen Gülümser Sana”
Okuyun bu kitabı…
Eğer Gözde’nin kitabını okursanız “engellilerin yaşadığı zorlukları, toplumun engellilere bakış açısını” çok net olarak anlarsınız.
Ve Gözde’ye…
Ve Gözde’nin annesine…
Ve Gözde’nin babasına, hayran kalırsınız…
Hay Allah! Siz sadece ünlülere mi hayran oluyordunuz?
Unutmuşum.
Bavulunu toplayıp şafak vakti yurdu terk eden, hayran olduğunuz o ünlü yazarlardan değil Gözde…
Annesi ve babası yalılarda oturup, birbirlerinin ardından bin bir entrika çevirip sözde ahlak dersi veren, TV dizilerinin hayran olduğunuz o ünlü sanal kahramanlarından değil.
Sadece telefondan görüp enercisine hayran olduğunuz sosyal medya fenomenlerinden de değil.
Ama yine de hayran olacaksınız,çünküo insanlar “gerçek”,yaşadıkları gerçek…
Hani, mahallenizde yanı başınızda oturan, engelli çocuğunu her gün okula getirip götüren komşunuz gibi…
Hani, engelli bedeni ile bir de toplumsal engelleri aşmaya çalışan her gün yolda karşılaştığınız gözlüklü kız gibi…
Bazı kitaplar sizi tam kalbinizden vurur…
Tıpkı, her biri birer kitap değerinde yaşam hikâyesine sahip olan tüm “engelli” insanlarımız gibi…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
0 notes
pazaryerigundem · 6 months ago
Text
Kto Karataylılar eğitimde dayanışmanın örneği oldu
https://pazaryerigundem.com/haber/170752/kto-karataylilar-egitimde-dayanismanin-ornegi-oldu/
Kto Karataylılar eğitimde dayanışmanın örneği oldu
Tumblr media
Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Anestezi Programı öğrencileri, Konya İsmil’de bulunan İsmil Cumhuriyet Ortaokulu’nda eğitim gören öğrencileri sevindirmek için “Her Çocuk Özeldir” sloganı ile harekete geçti.
KONYA (İGFA) – KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Anestezi Programı öğrencileri, Topluma Hizmet Uygulamaları Dersi kapsamında “Her Çocuk Özeldir” sloganı ile yola çıktı. KTO Karataylı öğrenciler, İsmil Cumhuriyet Ortaokulu öğrencilerinin ihtiyaçlarını belirleyerek, okuma alışkanlıklarının geliştirilmesi ve farklı dünyaları keşfetmelerine katkıda bulunmak amacıyla okul kütüphanesine hikâye kitabı ve roman desteği sağladı. Öğrenciler için kırtasiye malzemelerinin yanı sıra bedensel gelişimlerini sürdürmelerine destek olmak amacıyla spor malzemesi temin edildi.
İçlerinde kırtasiye malzemelerinin de bulunduğu çeşitli paketler hediye edilen çocuklar; oyunlar, yarışmalar ve çeşitli etkinliklerle unutulmaz bir gün yaşadı. Ayrıca bir uzman desteği ile teknoloji bağımlılığı hakkında öğrencilerin farkındalığı artırıldı.
Tumblr media
”HER ÇOCUK ÖZELDİR”
Öğrencileri ile gurur duyduğunu dile getiren KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Anestezi Programı akademisyenlerinden Öğr. Gör. Funda Gürbüz; “Öğrencilerimizin bu örnek hareketi, topluma hizmet bilincinin ve dayanışmanın önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Çocukların eğitim hayatlarına katkıda bulunmak, geleceğe umutla bakmalarını sağlamak için ”Her Çocuk Özeldir” sloganı ile yola çıktık. Topluma hizmet bilincinin ve insanlık duygularının ön planda olması için gönüllü öğrencilerimizle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu konuda bizleri destekleyerek yüreklendiren üniversite yönetimimize, meslek yüksekokul müdürümüze ve Proaktif Kariyer ve Organizasyon Topluluğu’muza teşekkür ederiz. Öğrencilerimizin örnek projeleri ile gurur duyuyoruz” şeklinde konuştu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundemarsivi · 7 months ago
Text
Tumblr media
Yaşamın Kaybolan Öyküleri
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/yasamin-kaybolan-oykuleri/
Süreyya Aytaş’ın “Mübadelenin Hüzünlü Mirası” adlı kitabını okuduktan sonra “Hüzün Gözlerinde” başlığı ile “Yüreğinize sağlık Sevgili Süreyya Aytaş” diye başlayan bir yazı yazmıştım. Her satırında annemi buluyordum bu kitapta. Yıllar sonra yeniden annemle buluşmuştum. Acılar, acılar ve kitapla ilgili büyük bir sevinç. Çok mutlu olmuştum, sevdiğim kitapları okurken bitmesin diye ağırdan alırım. Bu kitabı ise su içer gibi tek yudumda bitirmek istiyordum. Annemin “ıtır çiçeğini” neden sevdiğini, insana nasıl güzel baktığını, neden “sineğe yol yaptığını” şimdi daha iyi anlıyordum. “Ellerinize sağlık! Yüreğiniz her daim atsın, dert görmesin! Sevgi ve saygılarımla.” diye bitirmişim kısacık yazımı çünkü gözyaşlarım durmuyordu. Kuzenlerimle Kesriye ve Jerveni’ye yaptıkları geziden -yaşlıların Cemçe dedikleri- kuzen çocuğu Cem Açıkbaş’ın oradan ıtır getirdiğini öğrenince de bir dalını da ben istemiştim. Sonra o ıtırın başına kötü şeyler geldiğini öğrendim, artık ben balkonumda mutlaka ıtır bulundurup yaprağını her okşamamda onun kokusunda annemi ve mübadil dostlarımı anıyorum…
12, 13 yıl önce TRT’de yayımlanan, çekimleri Kastonya ve Mustafapaşa’da yapılan “Yaşayan Bellek” adlı belgeselin sunumu Süreyya Aytaş tarafından yapılmış. 31 Mart 2024 sabahında Süreyya Aytaş’ın Facebook sayfasında yeniden yayımlanan bu belgeselin görüntüleri beni çok etkiledi.
Anlatılanlar, konuşanlar akrabalarımdı ve hatta annem. Annesi babası da anlatılan kuzenim Ali Kemal Sergin “Kim bilir kaçıncı defa gözü yaşlı izledim. Nurlar içinde yatın anacığım, babacığım.” diye yorum yapmış, ben ise “Tamam tamam ağlamayacağım diyorum ama dayanamıyorum. Cemal eniştem, o Cemçe bebeğin peşinde mama tabağıyla koşan Ayşe teyzem, annem… Dayanamıyor insan. Teşekkürler Cem, teşekkürler Süreyya Hanım. Bu belgeseli bir türlü bulamıyordum.” diye yorumlamışım. Hepsi gözlerimin önünden geçiyor. Üzgünüm çünkü benim sayfamda yer alan görüntüler nasıl ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde içerikleri -telif gerekçesiyle- silinmiş, kaybolmuştu.
Cem Açıkbaş’ın anneannesi yani Ayşe teyzem ve annem, Naime Kolay’la amca çocuklarıymış. Yunanistan’daki yeni adıyla Zabordeni’de (Kesriye) evleri yan yanaymış. Bu bilgiyi ben bu belgeselden 60’lı yaşlarımın ortasında öğrendim. Naime teyze o sıralarda 100 yaşındadır. (5 Ocak 2015 tarihinde 105 yaşında vefat etmiştir.)
Naime Kete (Kolay) belgeselde yaşadıkları acılı günleri anlatıyor. Mübadele sırasında üç ayları yolculukta geçmiş. Lozan Antlaşması nedeniyle uygulamaya konulan zorunlu göç 1924 yılı temmuz ayında Selanik’ten başlamış, aynı yılın eylül ayında Ürgüp’te bitmiş. Naime teyze anlatıyor:
“Hatırlıyorum nasıl geldik. Bir katırın üstünde iki tane kız, kız da komşumun kızı. Bi yatak bu tarafta, bi yatakta bu tarafta, biz ortada o kızlan beraber, bi yaştaydık kızlan beraber. Sirevüç’e kadar onunla geldik. Sirevüçe derlerdi. Ara yerlerden geçtik; zindan gibi, mağara mağara ara yerden geçtik geçtik, ondan sonra çıktık, Selanik’e trenlen geldik Selaniğe. Denizde şöyle yaparsan içine batacan. Şöyle bir şey denizi vapur ama vapur içi açık yanıyor içi güneşte. Kızım, tamam çıktık Urla’ya geldik. Urla’yı bilin belki bilmen, orda boynuz oluyor orda çok, keçiboynuzu. Bizi oraya çıkarttılar. Bir iki hafta durduk orda. Sonra doğru hamamlara bizi götürdüler, güzel bir hamamlara yıkattılar bizi. Meralara, açıklara gittik orda yattık. Çok çile çektik.”
Acıların yanında umutları da vardı onların. Acı ve umudun adı Gülcemal Vapuru’ydu onlar için. O günlerde 14 yaşında olan Naime Kete (Kolay) her şeyi çok iyi anımsıyor ve anlatıyor. O, Gülcemal vapurunda bir yaşındaki erkek kardeşini kaybetmiş. Nasıl unutur o günleri? Aylar süren Kesriye’den çıkışları ve Ürgüp’e varışlarını anlatmaya devam ediyor:
“Ondan sonra Mersin’e geldik, Mersin’de de oturduk, çok oturduk. Bi tane kız bıraktı amcam orda. Bi zenginler geliyorlar, arıyorlar fakirleri, alıyorlar, evlatlık alıyorlar. Amcamın evlatları var. Ne yapsın? Mecbur oldu vermeye tabii, amcam verdi. İki tane verdiler orda bizim muhacirlerden, iki kız verdiler. Öteki ne oldu bilmem ama bizimki çıktı meydana. Kevser koymuşlar adını, burada bir asker gitmiş oraya Mersin’de bizimkilerden gene, dükkâna girmişler, dükkâna girmeyince bakmış bakmış askere muhacir demiş kız kendi kendine, ‘Kardeşim nerelisin sen?’ demiş Kevser’e, ‘Nereliyim ne sorarsın sen?’ demiş. O da bizim akrabamız olur, öldü şimdi. O ‘Nereliyim ben?’ demiş, ‘Ne sorarsın? Ürgüplüyüm ben’ demiş, ‘Amanıın benim Ürgüp’te babam da var, amcalarım da var’ demiş. Tüylerim kalkıyor bak. Çok güzeldir Kevser, bii saçı vardı buraya kadar, ferace giyerdi. Ferace şuradan şuraya düğmeli olurdu, önünde beyaz tülbent, güzel tülbent. Bir tülbent de şöyle incecik şuraya koyardı, sadece gözleri gözükürdü ha gözleri. Zaten erkeksiz bir yere gitmezlerdi, erkek olacak arkalarında, nereye gitse erkek arkalarında olacak. Hatırlıyom buraya gelince Niğde’den öte bir yer vardı, orda bizi bir arabaya bindirdiler, bizi Niğde’ye götürdüler. Niğde’ye götürdüler bir iki hafta oturduk, Niğde’de oturduk. Bir hane o tarafta, bir hane bu tarafta. Oradan, Niğde’den çıkınca Ürgüp’e geldik, tamam bir tepeye geldik. Urgup Urgup gülüşüyor buranın şoförleri, Urgup Urgup diyorlar bize. Biz bilmezdik urgupvan neymiş biz bilmezdik, Ürgüp’ün adıymış, gülüşüyorlar. Buranın yerlileri bizi almaya gelmişler. Tam üzümler kaynarken geldik buraya.”
Onlar Ürgüp’te yaşamlarını sürdürürken Yalova’ya giden akrabalardan dedemin kuzeni Hayrettin dededen gelen bir mektup üzerine dedemiz Mehmet Ali Benice düşüncelere dalar ve araştırmaya başlar. Mektupta “Ne yapacaksınız o kurak, çorak topraklarda? Burası yemyeşil, verimli ve sulak, buraya gelin.” diye yazılmıştır. Bunun üzerine gereken yapılır ve Yalova’da Laledere köyüne göç edilir. Yaşam orada devam eder. Sonra da Yalova’da…
Belgeselde Naime teyzenin anlattığı annem Kevser, yani Mersin’de tek başına kalan “Kevser” yeni ailesine alışmaya çalışıyordu çaresiz. Öz annesi Asine’yi (nüfus cüzdanında Asiye) Kesriye’de yaşarken kaybetmiş, iki kardeşi ile öksüz kalmış. Mersin’de ailesinden ve o iki kardeşinden de ayrı kalmış. Bu yeni aile Müveddet ve Beşir Sümen çifti, Kevser adını verdikleri yeni kızları ve kendi öz kızları Hediye ve Sulhiye ile birlikte güzel bir konakta yaşamaktaydılar. O konakta çok misafir olduk. Annem Kevser o günlerle ilgili hiçbir olumsuz durumdan bahsetmedi. Ben onun dert ortağıydım. Sadece okutmadıkları için çok kırgın olduğunu söylerdi. Bırakıp giden ailesi için de hiç olumsuz konuştuğunu duymadım. Ben ve ailemizin diğer üyeleri Mersin’deki aileyi bildik anneanne, dede ve teyzeler olarak.
Naime teyzenin anlatımına dönersek öncelikle babamın askerliğinden söz etmem gerekiyor. Dedem Ahmet Lütfi Güneri’nin 35 yaşındaki kaybından sonra üç çocuk ve karnında bir bebeyle dul kalan babaannem Fatma Nadide Güneri’nin Tokat’taki yaşamını sürdürebilmesi için kendisine ve çocuklarına bir yol çizmesi gerekirdi. Babam Halit Cenap Güneri’ye çizilen yol ise gönüllü askerlik olmuştur. Askerlik çağına gelmeden gönüllü olarak askere gider. Gaziantep’te asker olarak iki yıl geçirdikten sonra dönüş yolunda -bir ihtimal Naime teyzenin bahsettiği askerle- Adana’da girdikleri bir bakkal dükkânında annem Kevser’i görür ve ertesi gün ver elini Ankara. Trenle Ankara’ya gelirler Kevser’le. Kırk gün bir sandığın üzerinde oturup sadece ayva yerler. Masal gibi dinledim bunları. Askerliği biten babam abisinin gayreti ve teşviki ile polis olur. Evlenirler. Naime teyzeden duyduğum şekli ile babam ve annem gidip elini öperler. Naime teyze babamı boylu poslu yakışıklı bir genç olarak tanımlamıştır. Bu bilgiyi de kendi sesinden dinledim.
Yirmili yaşlarıma kadar dedem ve anneannem olarak Beşir ve Müveddet Sümen’i, Hediye ve Sulhiye Sümen’i de teyzelerim olarak bildim. Bir de Sami dayım vardı, Sami Tığcan. Ankara’nın Çubuk, Haymana ve Beypazarı ilçelerinde geçen çocukluk günlerimde bahsi geçen bu insanların ve daha sonra evlendiklerinde eşleri ve çocukları ile bizim evimize her yıl geldiklerini biliyorum. Biz de Adana ve Mersin’e giderdik. Saydığım bu insanlar hâlen bendeki yakınlıklarını koruyorlar. Hepsi ile her yıl mutlaka görüşürdük.
Anımsadığım bir dayım da biz Çubuk’ta yaşarken gelmişti. Sobanın yanında dizinin dibinde bir yer minderinde oturduğumu anımsıyorum. Bu dayım Ürgüp’e giden annemin gerçek abisiymiş, sonradan adının Demirali olduğunu öğrendim. O zaman ilkokula belki yeni başlamış olabilirim. Belgeselde adı geçen Cemal ve Ayşe’yi de ortaokul ve lise döneminde tanıdım. Ayşe teyzem ve Cemal eniştemi saydığım ilçelerden Ankara’ya geldiğimizde mutlaka ziyaret ederdik. Kuzenlerimi de o arada tanıdım. Soyadları “Sergin”di. Kendi kendime hep yorum yapar, anneannem ve dedemin soyadları “Sümen”, evlenen teyzem “Serin”… Bir türlü çözemezdim. Yalnız ben mi? Hangisi yanlış yazıyor diye çok düşünmüştüm. Kimse çözemezdi, Kevser’i ihmal etmeyen bu aile Ayşe’yle neden ilgilenmiyorlardı. Ayşe teyzemler neden dedemleri tanımıyorlar. Şaşkınlığım yirmili yaşlarda sona erdi. Kuşadası’na tatile gittiğim bir yıl annem anlattı ve kız kardeşi Şerife’nin oğlunu bulmamı istedi, oraya yakın Ortaklar’da olduklarını söyledi. Dayılarımı da anlattı, Demirali ve Besim dayılarımın Yalova’da yaşadıklarını. Onları da bulmamı, tanımamı istedi.
O yaz çok mutlu oldum. Çok çileler çeken annemi mutlu etmiştim. Ortaklarda araya sora Lütfi abinin evini bulmuştum. Ama kendisi yoktu. Kamyonla geldiğinde yengem bağırıyordu. “Lütfü sana bir muştum vaaar!” Ben Lütfü abiden çok “muştu” sözcüğüne takılmıştım. TDK dergilerinde geçiyor, ben nerden çıktı bu diye kabullenemiyordum. Meğerse halkım kullanıyormuş müjde yerine. Sarıldık tanıştık Lütfü abiyle. Kardeş çocuklarıydık vay be! Şaşkındım. Kızlarını, oğullarını da tanıdım bu güzel insanların.
O yıl mı, daha sonra mı anımsamıyorum ama yirmili yaşımda olduğumu biliyorum, Yalova’da yaşayan dayılarımı da ziyaret ettim. Tanıştım onlarla. Annemin bir küçüğü kuzenlerimin “caca”sı Besim dayım beni çok etkiledi, birebir annemin kopyasıydı. O bahçede yaşayan bir çiçek insan, hep çiçeklerle, doğayla yaşayan bir insandı. Beni görmeye geldi. Biz kuzenimle, beni devamlı ısıran sivrisinekleri öldürürken “Yavrum yapmayın! Yazık, o da can, öldürmeyin!” diye ısrarla bizi engelliyordu. Böylece dayılarımı, yengemi ve yeni kuzenlerimi tanıdım ve hepsiyle gönüllerimiz birbirine geçti. Canlarım onlar. Hepsini çok seviyorum, onların da beni sevdiklerini biliyorum. İstanbul’a her gidişimde mutlaka görüştük onlarla…
Böylece benim iki bilinmeyenli mi, kaç bilinmeyenli olursa olsun denklemim çözüldü ya, annem de ben de çok mutluyduk.
Suriye’de (Şam ve Halep) yaşayan teyzem, eniştem ve bazı çocukları her yıl annemi ve bizi ziyaret ederlerdi. O aileden kuzenim Reşit El Semman Almanya’dan sonra 1, 2 yıl da Türkiye’de öğrenim gördü, çok güzel günler yaşadık onunla da. Hatta gerçek kuzenim İffet ablamın düğününe bile beraber gitmiştik. Şimdi ne oldular neredeler, bilemiyorum. Biz de Adana ve Mersin’e giderdik çocukluğumda. En son iki teyzeme 1974’te rastladım. Meral’le Kuşadası’ndan Diyarbakır’a giderken bir gün kaldığımız Mersin’de… Otelden çıktığımızda ki, Sulhiye teyzeme gidecektik, tam taksiye binerken “Aliiii!” diye bağıran iki teyzemle sarmaş dolaş olmuştuk. “Nasıl da kan çekermiş!” dediklerini hiç unutmadım. Demek ki kan bağı olmasa da kan çekiyormuş. Sonraki yıllarda bir Mersin görevimde de ziyaret etmiş görüşmüştüm. Artık bir bilgimiz yok hiçbirinden.
Onlar da unutmadı, biz de hiç unutmadık onları. Ama artık kimse ile irtibatımız kalmadı. Anılarımızda yaşıyorlar. Kaybolan yaşamların içinde bir anı hepsi…
Ali Erkan Güneri
(Yazıya Not: Danışabileceğimiz büyüklerimiz yok artık. Annem geldiği yaş nedeniyle zaten pek bilgi sahibi değildi. Kuzenlerimi arıyorum, bilgi alıyorum bir başka kuzen itiraz ediyor. Annemin annesi Nüfus Cüzdanında “Asiye” görünüyor itiraz geliyor “Asine” diye; Şerife ablası çocuklarından birine vermiş annesinin adını “Asine” diye. O öyle değil, bu böyle değil, haydaaa. Bırak Ali dağınık kalsın. Mersin’e geliş 1924. Orada 16 yıl kalmış. 1940’da Ankara’da Nüfus Hüviyet Cüzdanı çıkarılmış. 4,5 yaşlarında geldiği tahmin ediliyor. Doğum tarihi tahmini yazdırılmış 1330 diyerek (1914) Velhasıl bilgiler doğrulanamıyor…
Dedemin ilk eşinden Demirali; ikinci eşi Asine’nden Şerife, Kevser, Besim: üçüncü eşi Saliha’dan Ayşe isimli çocukları olmuş.
Ali Erkan Güneri)
*
AĞIR GEMİ
Yıl bilmem kaç,
Ben kaç yaşındayım,
Hangi gün
Doğum günüm,
Bilmiyorum.
Bir gemi kalkacaktı
Selanik Limanı’ndan
Adı “Gülcemal”miş,
Sonradan öğrendim.
Aylar boyu bekledik
Ne zaman kalkacak diye.
Sonunda
Arkamızda anılar,
Analar,
Köyümüz…
Kesriye’den Selanik
Sonrasında
Uzun uzun bir yolculuk…
Ne denizi
Görür gözlerim,
Ne güverteyi,
Gökyüzü bile yok
Yeşil gözlerimde.
Sonra
Mersin Limanı
Limanda bir adam
Bir de kadın
Sanki o bir adam babam
O bir kadın anam.
El salladım mı gidenlere?
Abim Demirali gitti,
Ayşe gitti,
Besim gitti,
Şerife gitti,
Hepsi gitti…
Bakakaldım
Arkalarından
El salladım mı?
Bilmiyorum, bilemiyorum…
Dünyanın ortasında
Bir başına
Kaldım
Yapayalnız.
Müveddet Hanım
Oldu o kadın
Annem,
Babam ise
Beşir Bey.
Ha! Unutmayım
Sulhiye ve Hediye
Yeni kardeşlerim, ablalarım
Ve
Yeni bir yaşam
Mersin,
Adana, Diyarbakır
O yüzden
Suratımdaki şark çıbanı,
Başka iller ve
Yeniden
Adana.
Yaş 18 oldu bile
Hediye ablam
Gelin gitti
Halep’ e,
Sulhiye Mersin’ e
Ben mutlu, umutlu
Mutsuz, umutsuz
Yaşarken,
Bir genç çıktı karşıma
Ertesi gün
Kaçtık
Ver elini Ankara,
Gelin oldum
Evlendim Halit Cenap’la
Sonra Fatma Birsen
Mehmet Volkan ve
Ali Erkan…
Ali Erkan Güneri
#GülcemalVapuru #Göçler #AkrabalaraUlalmaArzusu #SoyAğacı #Araştırma #Hayat #Acılar #Sevgi #Aile
0 notes
okunacakdualarr · 8 months ago
Text
Uğur Abbas Duası - Fazileti, Ne İçin Okunur?
Tumblr media
Uğur Abbas duası, hayatın zorluklarına karşı başvurulan manevi bir güç kaynağıdır. Bu kutsal dua, genellikle iş, sağlık, evlilik gibi hayati konularda yardım talebiyle okunur. Allah'a yönelik samimi bir niyetle yapıldığında, bu dua, Müslümanlara içsel bir huzur ve güç sağlayabilir. Bunun yanında dilerseniz diğer mucize dualar yazılarımıza bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Uğur Abbas Duası Ne İçin Okunur?
Uğur Abbas duası, bir kişinin hayatındaki belirli bir konuda başarı ve bereket arzusunu dile getirmek için okunur. Özellikle ticarette veya iş hayatında uğurun artmasını, sağlık sorunlarının hafiflemesini veya evlilik gibi önemli konularda Allah'ın yardımını talep etmek için tercih edilir.
Tumblr media
Uğur Abbas Duası Ne İçin Okunur?
Uğur Abbas Duası Fazileti
Bu dua, içinde barındırdığı kutsal kelimeler ve manevi anlamıyla Müslümanların hayatlarına olumlu etkiler getirebilir. Samimiyetle yapıldığında, dua edenin kalbinde huzur ve güven duygusu oluşturarak Allah'ın lütfunu çekme potansiyeline sahiptir.
Uğur Abbas Duası Türkçe
Türkçe okunuşuyla da anlamını koruyan bu dua, Türk Müslümanlar arasında sıkça tercih edilen bir duadır. Bu dua, dilek ve niyetlerin Türkçe ifade edildiği özel bir bağlam sunar. Ayrıca duaların içsel bir derinlik kazanmasına yardımcı olabilir.
Uğur Abbas Duası Arapça Okunuşu
Arapça DuâTürkçe Meâl"بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيْمِ""Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.""رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيْرٌ""Ey Rabbim, bana indirdiğin hayırdan ben fakirim.""��ُلْ هُوَ لِلَّذِيْنَ آمَنُوْا هُدًى وَّشِفَآءٌ""De ki: O, inananlar için bir hidayet ve şifa kaynağıdır." Bu dua, Müslümanlar arasında güçlü bir manevi bağlam ve umut kaynağı olarak varlığını sürdürmektedir. Bunun yanında bu dua, içsel bir samimiyetle okunmalıdır. Allah'a yönelik güveni pekiştiren ve hayırlı bir uğurun kapılarını aralayan bir niyet ifadesidir.
Uğur Abbas Duası Hakkında Sık Sorulan Sorular
Uğur Abbas duası ne için okunur?bu dua, Müslümanlar tarafından çeşitli hayırlı konularda yardım ve destek talep etmek amacıyla okunan kutsal bir duadır. İslam inancına göre, bu dua özellikle iş, sağlık, evlilik gibi hayati konularda başarı ve bereketin artması için okunur. Duaların içsel bir samimiyetle yapıldığı zaman, Uğur Abbas duasının Allah'ın rahmet ve lütfuna daha yakın olmamıza yardımcı olabileceğine inanılır. Uğur Abbas kimdir?Uğur Abbas, İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan manevi bir figürdür. Ancak, İslam'ın kutsal kitabı Kuran-ı Kerim veya hadislerde doğrudan Uğur Abbas'a dair detaylı bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, Uğur Abbas daha çok Müslümanlar arasında dua ve bereketle özdeşleştirilen sembolik bir figür olarak bilinir. Uğur Abbas adı, Müslümanların hayatında uğur ve iyilik arayışını temsil eder. Not: Uğur Abbas, İslam'ın temel kaynakları olan Kuran ve hadislerde spesifik bir şahsiyet olarak geçmemektedir. Müslümanlar arasında dua pratiği ve manevi sembolizmde önemli bir yer tutar.
Sonuç
Uğur Abbas duası, hayatın çeşitli alanlarında aranan bereket ve uğuru temsil eden özel bir duadır. Bu makalede, dua hakkında detaylı bilgileri sizinle paylaştık. Türkçe ve Arapça okunuşlarıyla birlikte Uğur Abbas duasının anlamını kavramak. Dua anlarında daha derin bir manevi bağ kurmanıza katkı sağlar. Samimi niyet ve dualarla Allah'a yönelmek, hayatınıza olumlu etkiler katmanın anahtarı olabilir. Bunun yanında bu dua, Müslümanların manevi yolculuklarında güç ve huzur bulmalarına vesile olabilir. Bereketin kapılarını aralamak ve uğurunuzu artırmak için bu özel duayı içselleştirmeniz dileğiyle. Allah'a emanet olun. Bunun yanında yazımızı okuduğunuz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ayrıca dilerseniz aşağıdan diğer mucize dualar yazılarımıza bakabilirsiniz. Son olarak okunacakdualar.net adresinden de ana sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Read the full article
0 notes
andreytarkosvky · 1 year ago
Text
" İş stresi ve iş yoğunluğu da insanlarda bıkkınlık ve yorgunluk  yaratabilir.’’
-9. Sınıf Sağlık Bilgisi ve Trafik Kültürü Ders Kitabı
2 notes · View notes
kemikkadin · 2 years ago
Text
2023'ün ilk günündeyiz. Ada serüvenimden devam ediyorum, yanımda birkaç kitap getirmiştim. Akşamın ağırlığını üstümüzden atmak için güzel bir pazar kahvaltısının ardından bir kahve gerek. İnce kitapları tercih ediyorum bu sıra. Okuması daha kolay geliyor.
.
Émile Zola'nın Suçluyorum başlıklı 1898'de L'aurore gazetesinde yayımladığı açık mektubunu okumaya başladım. Kitabı bitirdiğimde size yorum bırakacağım. İyi pazarlar. Son olarak yeniden mutluluk ve sağlık dolu bir yıl diliyorum herkese.
.
#kitapkahve #bookreels #coffeereels #book #coffeebook #coffeelover #coffeetime #bozcaada #goodvibes #newyear #newbook #emilezola #lifeisbeautiful #sunday #sundayvibes #neokuyorum #bookgeek #canyayınları
7 notes · View notes
mistikyol · 10 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ELFLERİN VERDİĞİ HANGİ HEDİYEYİ ALMAK İSTERSİN? 1- BEYAZ GÜVERCİN VEREN ELF 2- KİTAP VEREN ELF 3- KRİSTAL VEREN ELF 4- ALTIN ANAHTAR VEREN ELF 5- ŞİFALI İKSİR VEREN ELF 6- BÜYÜLÜ ÇİÇEK VEREN ELF
1- BEYAZ GÜVERCİN VEREN ELF: Şimdi bu mesajı okumadan önce gözlerini kapat ve beyaz güvercini ellerinin arasında tuttuğunu düşün. Şimdi ulaşmak istediğin bir hedefini olmuş şekilde içinden söyle. Örneğin; "sınavda yüksek puanla istediğim üniversiteyi kazandım." gibi. Ardından bu dileğinin gerçek olması için niyetinin enerjisini serbest bırak ve gözlerinin önünde güvercinin ellerinden gökyüzüne doğru uçtuğunu hayal et. Niyetin gerçek oldu bile. Bil ki her ne zaman niyetini olmuş şekilde ifade edip beklentiye girmeden serbest bırakırsan o gerçekleşecektir. Hayatın büyülü güzelliklerini keyifle yaşamayı hak ediyorsun.
2- KİTAP VEREN ELF: Şimdi derin bir nefes al ve gözlerini kapat. Elf'in verdiği kitabı ellerinde tuttuğunu hayal et. Şimdi ulaşmak istediğin bir niyetini gerçek olmuş gibi ifade et. Örneğin; "hayalimdeki evimde ailemle huzurla yaşıyorum."gibi. Ardından bu dileğinin kitabın açtığın sayfasında parlayan harflerle yazılı olduğunu gözünün önünde getir. Kelimelerin ve ifade edilen gerçeklerin gücüyle niyetin en kısa zamanda gerçek olacaktır. Bil ki kitapların getirdiği bilgelikle yürürsen yolunun her zaman açık olacaktır. Kalbinin güzelliğiyle hayatın sunduğu tüm hediyeleri hak ediyorsun.
3- KRİSTAL VEREN ELF: Şimdi günlük hayatın karmaşasından uzaklaş ve sessiz bir huzurla gözlerini kapat. Elf'in verdiği muhteşem kristali ellerinde tuttuğunu gözünün önünde canlandır. Şimdi ulaşmak istediğin bir niyetini gerçek olmuş gibi ifade et. Örneğin, "Yeteneklerimin takdir edildiği bir işte çalışmaktan mutluyum." gibi. Ardından bu niyetinin enerjisinin ellerinden çıkarak kristale geçtiğini ve onu parlak bir beyaz ışıkla parlattığını hayal et. Kristal niyetlerinin gerçek olması için gereken enerjiyi sana verecektir. Bil ki titreşimini olumlu hissederek ve konuşarak yüksek tutarsan hayatına güzellikleri hızla çekersin.
4- ALTIN ANAHTAR VEREN ELF: Şimdi etrafın gürültüsünden kısa bir süreliğine sıyrıl ve gözlerini kapat. Elf'in verdiği altın anahtarı ellerinde tuttuğunu hayal et. Şimdi ulaşmak istediğin bir niyetini gerçek olmuş gibi ifade et. Örneğin, "Sevdiğimle birlikte hayatın keyfini çıkardığım geziler yapıyoruz."gibi. Ardından bu niyetinin enerjisinin ellerinden çıkarak altın anahtarı harekete geçirdiğini düşün. Anahtar niyetinin saklı kapısını açmak için ellerinden havalandı ve kanatlanarak uzaklaşıyor. Bil ki her ne zaman tüm kapıların sana açılacağına inanırsan, san inancın gücüyle o kapılar sana açılır. Sevgiyle hayatı bir kutlama gibi yaşamayı hak ediyorsun.
5- ŞİFALI İKSİR VEREN ELF: Ellerini kalbinin üzerinde birleştir ve gözlerini kapat. Elf'İn verdiği şifalı iksiri almak için ellerini kalbinden ileriye doğru uzat. Şimdi ellerinde şifalı iksiri tutuyorsun. Ardından ulaşmak istediğin bir niyetini gerçek olmuş gibi bir cümlede ifade et. Örneğin, "Sağlık ve enerjiyle parlayan bedenim ve yolunda giden ilişkilerimle hayalimdeki hayatı yaşıyorum." gibi. Şimdi iksirin niyetinin enerjisiyle ısındığını ve kaynamaya başladığını gözlerinin önünde canlandır. İksirin kalp çakrana aktığını düşün ve niyetinin gerçekleşmesi için çalışmaya başladığından emin ol.
6- BÜYÜLÜ ÇİÇEK VEREN ELF: Bu mesajı almak için bir anlığına derin bir nefes al ve gözlerini kapat. Elf'in verdiği büyülü çiçeği ellerinde tuttuğunu gözünün önünde getir. Şimdi ellerinde çiçeği tutarken çok istediğin bir hayaline ulaşmışçasına bir cümlede ifade et. Örneğin, "Huzurla ve keyifle hayatımı sevdiklerime ayıracak bol vakit ve parayla yaşamaktan mutluyum." gibi. Şimdi bu sözcükleri söylemenle birlikte elinde tuttuğun çiçeğin rengarenk bir ışıkla parlamaya başladığını hayal et. Çiçek niyetinin gerçek olması için muhteşem bir kokuyla enerjisini evrene gönderiyor. Hayalinin gerçek olması için önünde hiçbir engel kalmıyor.
#mistikyolyoutube #mistikyol #ruhsalmesaj #mistikyolruhsalmesaj #elf #elflerdenbiriniseç #çekimyasası #olumlama #niyetetmeningücü #niyetleringerçekoluyor #çekimyasasıçalışmaları #niyetçalışması #kişiselgelişim #ruhsalgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
0 notes
top100k · 11 months ago
Text
En iyi tansiyon ilaçları isimleri için hangi doktora gidilir 👉👉 https://kahgo.ru/52J2xWK
📢 HEART STRONG - ILK KULLANıMDAN ITIBAREN NORMAL KAN BASıNCı. KALıCı SONUÇ
Akşamları bacaklarınız şişiyor mu? Ayak tabanlarınız ve ayaklarınız şiş mi, ayak bileklerinizde lekeler var mı? Bunlar, damarlarda ödemin, yani tıkalı damarların duvar çeperlerinde oluşan sıvının işareti olabilir. Ödem, kan dolaşımını olumsuz etkilediğinden adale ağrısı ve kas kramplarına neden olur. Herkes, felcin ve kalp krizinin kolesterolün tıkadığı damarların bir sonucu olduğunu bilir.
Kardiyovasküler hastalıklar. Ne var ki çok az kişi bunun buz dağının sadece görünen kısmı olduğunun farkındadır. “Tıkalı damarlar” tedavi edilemez olduğu varsayılan her 10 kronik hastalıktan dokuzunun sebebidir. Baş ağrısı, tansiyon oynamaları. Eklemleriniz ağrır, yükünüzü taşıyamaz, boynunuzu neredeyse döndüremez veya eğemezsiniz. Akşamları bacaklarınız, sabahları ise yüzünüz şişer. Kulaklarınız çınlar. Elleriniz ve parmaklarınız hissizleşir. Ayaklarınız hep soğuktur. Görme bozukluğu başlar. Hafızanız kötüleşir. Hiçbir şeyi yapmak için enerji bulamazsınız. Hipertansiyon için hangi doktor.
Çoğu kişi bunu yaşlanmak olarak tarif eder ama bu doğru değildir. Hipertansiyonunuz varsa ne içmelisiniz zararları. Damarlar neden %90 oranında sağlığınızdan sorumludur? Kolesterole ek olarak damar çeperlerine başka ne depolanır? Sağlıksız damarların 4 bariz ve 7 gizli belirtisi Damarlarınızı evde kendiniz güvenli bir şekilde nasıl temizleyebilirsiniz? Bu soruların cevaplarını, İstanbul’daki Tıp ve Eczacılık Üniversitesi, Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı, Beyin Cerrahı Profesör Doktor Hasan Çakır’dan aldık. Tansiyona nefes darlığına. Doktor Çakır, bugüne kadar 100 binin üzerinde açık beyan cerrahisi gerçekleştirdi. Hipertansiyon ne yememeli. En genç hastası 2 günlük bir bebekti. Yüksek tansiyon ilacı oldu ne yapmalıyım çizgi.
Dr. Gebelikte hipertansiyon ilacı 0-6 ay. Çakır’ın en karmaşık işlemleri herkesin anlayabileceği şekilde basit kelimelerle açıklamak gibi bir yeteneği de var. Concor tansiyon ilacı mı. Bugüne kadar yazdığı, tıp eğitimi almamış kişilere yönelik 47 kitabı ve sağlık rehberi mevcut. Yüksek tansiyon ilacı oldu ne yapmalıyım gibi gelirim. Damarların sağlığımızın %90’ınından sorumlu olduğuna ve genel sıhhatimizin damarlarımızın ne kadar temiz durumda bulunduğuna bağlı olduğuna inanıyor. En iyi tansiyon ilaçları isimleri rağmen miyim. Damarlar neden sağlığımızın %90’ını temsil eder? Sayın Doktor Çakır, birçok kez bedenimizdeki damarların sağlığımızın %90’ınından sorumlu olduğunu belirttiniz. Yüksek tansiyon ilacı uygulamaları değin içinde. Bunun sebebini açıklar mısınız? İnsan bedenindeki en büyük organ hangisidir? Bu sorunun cevabını çok az kişi bilir. Kan basıncı tabletleri pdf. Tıp eğitimi almış kişiler bile bazen, beyin veya karaciğer diyerek yanlış cevap verebilir. Yüksek tansiyon ilacı oldu ne yapmalıyım zaman. Kurnazlar insanın cildi diyebilirler. Tansiyon ilaçları kilo verdirir mi.
En iyi tansiyon ilaçları isimleri için hangi doktora gidilir #En #iyi #tansiyon #ilaçları #isimleri #için #hangi #doktora #gidilir
0 notes